PAL FODOR: Osmanli Türklerinin ug˘urlu günü: 29 Ag˘ustos

Teljes szövegű keresés

129PAL FODOR: Osmanli Türklerinin ug˘urlu günü: 29 Ag˘ustos
30 Eylül 1520'de Osmanli Imparatorlug˘u tahtina, Osmanli hükümdarlari arasinda onuncusu olarak yeni bir sultan oturdu: Sultan Süleyman. Babasi savaşkan Sultan Selim'den eşsiz bir hâkimiyet ona miras kalmişti. Üç kitaya yayilan ülkesi bir buçuk milyon kilometre kareydi, tebaasi on-on iki milyonu buluyordu. Hazinesi tükenecek gibi deg˘ildi, ordusu büyük Avrupa devletlerinin ordularinin tümüyle boy ölçüşebilir güçteydi ve yenilmezlig˘i efsaneleşmişti. Selim'in hükümdarlig˘i sirasinda (1512-1520) müthiş donanmasi Kara Deniz yöresinde, Yakin Dog˘uda ve Akdeniz'in dog˘u havzasinda - iki zengin bölge Suriye ile Misir da dahil - ulaşilabilecek hemen de bütün bölgeleri ele geçirmişti.
Başarili Dog˘u seferleri Avrupa'da karargâh kurmuş olan askerlerin hasedini körüklüyor, büyük savaşlarin sonucu olan ganimetlerden onlar da pay almak istiyordu. Böylece, 1456 yilinda Türk ordusunun başarisiz Belgrád kuşatmasi üzerine ara verilen Bati seferlerinin yenilenmesini gittikçe daha yüksek sesle talep ediyorlardi. Bu istekleri Kanunî Süleyman'in düşüncelerine de uygun düşüyordu; zira kendisi de, hem iç hem de diş politik mülâhazayla istilâ mekanizmasini yine Avrupa savaş alanlarina yöneltmeye meylediyordu. Birörnek Hristiyan Avrupa politikasi (Haçlilar ülküsü) dag˘ilmiş, papanin itibari yozlaşmiş, Habsburg hanedani ile Fransiz krali ise (özellikle de 1519'da Şarlken (V.Karl) Alman ya Imparatoru seçildikten sonra) Avrupa'da baş iktidar olmak amaciyla savaşa girişmişti. Osmanli'larin önceki iki büyük düşmani Venedik ile Lehistan'in direnci sürekli başarisizliklarin etkisiyle kirilmişti ve Türklerle barişçi ilişkilere gayret ediyorlardi. Rakiplerin zayiflamasi ve Avrupa politikasinin bölünmüşlüg˘ü öyle bir firsat yaratmişti ki, Sultan Süleyman bunu pek kaçirmak istemezdi. Osmanli sülâlesinin gelenekleri de Batida maceralara özendiriyordu. Daha Istanbul'un fethinden (1453) hemen sonra Fatih Sultan Mehmet (1451-1481) evrensel Roma dünya imparatorlug˘unu canlandirmayi kendisine hedef edinmişti ve halefleri de kendilerini Roma'nin mirasçilari („Üçüncü Roma” hükümdarlari) sayiyorlardi. Kanunî Süleyman bütün koşullari deg˘erlendirerek, başari umuduyla Batiyi fethe girişebilmek için gerekli ekonomik ve askerî güce sahip oldug˘u sonucuna vardi. Fakat bunu yapabilmek için ilk adim olarak, geçen 130 yil boyunca Türklerin Avrupa'da ilerlemelerine engel olan Macaristan'i yolu üzerinden kaldirmak gerekiyordu.
*
Bu iş pek zor görünmüyordu. Zira mükemmel Türk casus şebekesi sayesinde Sultan ve paşalari Macaristan'daki durumu çok iyi taniyorlardi. Hazinenin hemen de boş oldug˘unu, güneydeki çift serhat hattinin bakimini, askerin beslenmesini ve maaşlarini, önemli nehir
130filolarinin gereksinimlerini zar zor karşilayabildig˘im biliyorlardi. Macaristan'in, varlig˘ini tehdit eden derin toplumsal ve moral buhranla mücadele ettig˘ini, savunma görevini üstlenen etkenlerin bu ödevlerini yerine getirecek yetenekte olmadiklarini biliyorlardi. Son haberlere ve askerî raporlara bir göz atmalari, Sadece Bosna serhaddinde konuşlanmiş olan Osmanli askerlerinin, Macaristan'in güney savunma sistemindeki bütün kalelerde bulunanlardan daha fazla oldug˘unu görmelerine yetiyordu. Kisacasi, yüzyildan fazla süren savaşlarin yükü altinda Macaristan'in ezildig˘ini ve kuvvet dengesinin kendilerinin yararina oldug˘unu açikça biliyorlardi. Bu görüşlerini bir serhat veziri, şu aşag˘ilayici sözlerle dile getirmişti: „Lanet olasi Macaristan'in durumu ve gücü öyle ki, bununla hiç ilgilenmeye deg˘mez”. Üstelik Macar Krali II. Lajos'un beceriksizlig˘i sonucunda zevahiri kurtarmak gibi bir durumla da karşilaşmadilar. Zira Macar Krali 1520 Aralik ayinda hiçbir izahat vermeden Sultan Süleyman'in elçisini yakalatip serbest birakmayinca, Sultan Macaristan'a akini hakli bir misilleme olarak niteleme firsatini buldu.
Sultanin yönetiminde ordular „ezelî” düşmanla kesinlikle hesaplaşmak üzere 18 Mayis 1521'de sefere çiktilar. Somut hedefleri „Macaristan'in başkentine, Budin kentine kadar” ilerlemekti. Ne var ki henüz sefer tecrübesi olmayan genç hükümdar, hangi yoldan Macaristan'a girecekleri konusunda bir türlü karar veremiyordu. Vezirlerin bir kismi, Sava (Száva) kiyisindaki Bög˘ürdelen'i (Szabács) ele geçirmelerini ve orada köprü kurduktan sonra, Tuna-Sava arasindaki Sirem (Szerémség) üzerinden geçip, Tuna boyunca Budin'e kadar giden askerî yola girmelerini öneriyordu. Dig˘er gruptakiler ise, Macar savunma sisteminin en güçlü kalesi Belgrad'i ele geçirmeden ülkeye girmenin rizikolu olacag˘i görüşündeydi. Sonunda Sultan Süleyman, sadrazamin emrine verilen birliklerle Belgrad'i kuşatmasini, kendisinin de esas kuvvetlerle Bög˘ürdelen'i hedef almasini kararlaştirdi. Osmanli kuvvetlerini bölen bu karar, başlatilan seferin asil hedefine ulaşamamasinda ve Macaristan başkentinin - hatta belki esas kuvvetlerinin de - geçici olarak nefes almasinda büyük payi oldu.
*
Rumeli ordusunun askerleri Temmuzun ilk günlerinde Sava nehri kiyisinda bulunan, etrafi batakliklarla çevrili Bög˘ürdelen'e vardilar. Kale Komutanlar (Ban'lar) Sulyok kardeşler kaleyi terk edince, Kaleyi savunma görevi Ban'larin yardimcisi Simon Logody ile András Thorma'nin yönetimindeki birkaç yüz muhafiza kaldi. Osmanli birlikleri kaleyi kuşatti ve birkaç günlük hazirliktan sonra, muhasara bataryalarinin gelmesini beklemeden, 7 Temmuzda kanli bir akinla kaleyi işgal ettiler. Çag˘daş Osmanli müverrihi, Bög˘ürdelen'in işgalinin önemini şu sözlerle vurguluyordu: „...yalniz Ungurus'un (Macaristan'in) deg˘il, fakat Frengistan'in (Bati Avrupa'nin), hatta tüm Kâfiristan (Hristiyan) dünyasinin bög˘rü delindi”. Bu arada Sultan da oraya geldi ve Sava üzerinde acele köprü kurulmasi için talimat verdi. Ayni zamanda Belgrad'i kuşatmiş olan sadrazami çag˘irtti ve birleşen kuvvetlerle, tasarlandig˘i gibi kuzey yönünde Macaristan'a girmeleri emrini verdi.
Fakat sadrazam yerinden kipirdayamadi. Sava'nin taşan sulari yeni tamamlanan köprüyü 19 Temmuzda yikip götürdü. Bu arada sadrazam Belgrad'in karşi tarafindaki
131Zimony'un ele geçirilmesini önleyemeyip kaleye dişardan yiyecek ulaştirilmasini imkânsiz hale getirdig˘inden Sultan Süleyman da fikrini deg˘iştirdi, Macaristan'a girmekten vazgeçti (çapulcularina „sadece” Sirem'i yag˘ma ettirdi) ve aslî kuvvetiyle karşi kiyiya geçerek Belgrád üzerine yürüdü.
En az elli bin kişilik Osmanli ordusunun boy göstermesi karşisinda müdafilerin durumu pek umut verici deg˘ildi. Üstelik Ban'lari, (bir tanesi, Géza Gárdonyi'nin „Eg˘ri Yildizlari” adli ölümsüz romaninin ve dig˘er 29 Ag˘ustoslarin baş kahramani, o siralarda henüz ergin olmamiş Bálint Török idi) onlari yazgilariyla baş başa birakmişti. Savunmayi orada da iki Ban yardimcisi Balázs Oláh ile Mihály Mór yöneltiyordu. Savunma kuvveti toplam yedi yüz kadar Macar ve Sirp askeri ile bir iki bin kentli sivil ve mülteci köylüden ibaretti. Dişardan yardim görmeyi pek hesaba katamiyorlardi, zira Macar sinir muhafiz kuvvetlerinin arda kalan birliklerini Osmanlilarin şaşirtma manevralari bag˘liyordu. Kral karargâha geçti ama, etrafinda söze deg˘er bir ordunun toplanmasi gene de haftalarca sürdü. Öte yandan nádor da (kraldan sonra en yüksek rütbe sahibi) gecikmiş, zira Temmuz sonuna kadar kendi düg˘ünüyle meşgul olmuştu.
l Ag˘ustosta düzenli kuşatma, yani kent ile kale surlarinin araliksiz top ateşiyle dövülmesi başlamişti ve bu ateş ancak arada bir girişilen hücumlar sirasinda kesiliyordu. Birkaç hafta içinde müdafîler üç genel hücumu ve birçok küçük hücumu
*
geri püskürttüler ama, bu arada surlar ve burçlar her tarafta tahrip olmuştu, yiyecek de, cephane de bitmek üzereydi ve bu arada kent de düşmüştü. 27 Ag˘ustosta Osmanlilar kalenin en önemli savunma birimi olan Köleş (Köles) (Sirplarin „Nye boyse”, yani „korkma”) adini verdikleri burcu havaya uçurdular; ayrica Ban yardimcisi Móré'nin ihaneti sonucunda ayin 28'inde muhafizlarin krala gönderdikleri haberciyi de yakaladilar. O zaman müdafîler geleceklerini tamamen umutsuz bulduklarindan, serbestçe uzaklaşabilmelerine karşilik kaleyi teslim etmeyi önerdiler. Şartlarini Sultan kabul edince 29 Ag˘ustos 1521'de ög˘leyin muhafizlardan geride kalan 72 asker ile yakinlari açilan kapilardan çikarak kaleyi terk ettiler.
„Ilk” 29 Ag˘ustos'un sonuçlari genç Sultani büyük bir saadete bog˘du. Gerçi bir hamlede Macaristan'i istilâ etmeyi başaramadi ama, gene de o gün hayatinin ilk gerçek zaferini kazanmişti. Bu zaferle ülke güvenlig˘inin anahtarini ele geçirdi, o andan itibaren birliklerinin önünde Macaristan'in kapilari ardina kadar açildi. Bu başarili kuşatmayla ülkeyi istilâ etmeye başladi ve gelecek on yillarda, hatta yüz yillar boyunca imparatorlug˘un Balkanlarda hâkimiyetinin başta gelen üslerinden biri olabilecek bir kaleyi ele geçirmiş oldu. (Nitekim günlük dilde daha çok Belgrád ya da Macar Belgrad'i adiyla anildig˘i halde, buraya darülcihad adini verdiler.) Elbette Sultan Süleyman'in, duydug˘u sevinçten kaynaklanan ve yenilgiye ug˘ratilanlarin hayatta kalan önderlerine -padişaha yaraşir bir jestle – birer kaftan hediye etmesine şaşmamak gerek. 29 Ag˘ustos'un kendisi için ug˘urlu gün olacag˘i ve kahramanca savaşan hasmin takdir görmesiyle zaferin daha bir işiyacag˘i düşüncesi, ihtirasli hükümdarin gönlünde muhtemelen o zaman kök saldi.
132Sultan Süleyman, sermest oldug˘u anlarda, 1521'de yarida kalan teşebbüsünü bitirmek üzere tekrar Macaristan'a gelinceye kadar hatta beş yil bile geçebileceg˘ini düşünmemişti. Ancak 1525 yili sonlarinda, imparatorlug˘un dog˘u bölgelerinde ve orduda biriken tedirginliklerin üstesinden gelince, Macaristan'a yeni bir istilâ seferi için hazirlig˘a girişilmesi emrini verdi. Titiz örgütleme çalişmalari sayesinde daha çok erkenden, 23 Nisan 1526'da Macar kraliyla son defa hesaplaşmak üzere başkentten yola çikti. Zamanin ölçülerine göre muazzam boyuttaki orduda eli silah tutan askerlerin sayisi 60 bini geçiyordu. Yardimci birliklerle, atlar develer, koşum hayvanlari ve arabalarla daha da büyüyen ordu 1000 km yolu rahatça iki ay içinde alarak 30 Haziranda Belgrád yakinina ulaşti.
*
Osmanli akinini Macaristan 1521 yilindakine kiyasla daha da umutsuzluk içinde bekliyordu. Osmanli serhat birlikleri geçen beş yil içinde, Bosna'daki Yayca (Jajca) ile Dalmaçya'daki Klis (Klissa) hariç, birinci Macar savunma hattindaki bütün muhkem mevkileri ele geçirmişti. Ikinci savunma hattindaki kaleler Türk akini karşisinda hazirliksizdi ve örgütlenmiş deg˘ildi. Ülke yöneticileri, iç parti kavgalariyla meşguldü. Kral, son yillardaki santralizasyon çabalarina rag˘men her zamankinden daha da bag˘imli haldeydi, daha da parasizdi. Sultanin sefere çikmasindan bir gün sonra (24 Nisanda) Rákos'da yapilan asilzadeler kurultayinda, savunma amaciyla ön hazirliklar konusunda karar alininca II. Lajos her ne kadar batili ülkelerden yardim istediyse de, Macar ordusunun karargâh kurmasi talimatini ancak haziran ayinin başinda verdiler (Tolna'da toplanmak için de 2 Temmuz gününü tespit edebildiler). O zamanlar sinir savunmasi sadece aşag˘i Macaristan bölgesi yüzbaşisi Pál Tomori'nin emrindeki birkaç yüz muhafiza kaldig˘indan, Macar kumandanlig˘i, Sultanin birliklerinin Belgrad'da Sava nehrini geçmesini önleme firsatini kaçirdi. Böylece Osmanli ordusu engelle karşilaşmadan Tuna nehri boyunca ilerledi, ikinci savunma hattinin kilit noktasi önemindeki kaleleri olan Pétervárad, Újlak, Erdődö ve Eszék'i birbiri ardina ele geçirerek 14 Ag˘ustosta Dráva (Dráva) nehrine ulaşti.
Macarlarin hazirlanmasi, kararsiz planlara kiyasla da gecikti. Kral ancak 20 Temmuzda Budin'den hareket etti ve bir aylik bir gecikmeyle 6 Ag˘ustos'ta Tolna'ya varabildi. Yolculug˘u sirasinda köylüleri de silaha çag˘irdi, fakat u pek sonuç vermedi. Macar komutanlig˘i danişmalar ve tartişmalar arasinda son olanag˘i da, yani dog˘anin gücünden yararlanarak Drava geçidinde ya da daha yukaridaki Karasica bataklig˘inda Osmanli kuvvetlerini durdurma firsatini da kaçirdi. Bunun üzerine, Mohács'taki harp şűrasi toplantisinda - sag˘duyulu seslere de kulak asmadan, belki de denkleştirme amaciyla ve - karargâha varmaya gayret eden takviye kuvvetlerini (Erdel voyvodasi János Szapolyai'nin ve Kristóf Frangepán'in Hirvat birliklerini, ayrica yardimci bati birliklerini) beklemeden, 25 bin kişilik Macar ordusunun Mohács ovasinda kat kat daha üstün sayidaki Osmanli ordusu ile 29 Ag˘ustosta savaşa kalkmasini kararlaştirdilar.
29 Ag˘ustosta Osmanli ordusunun öncüleri Mohács ovasinin güneyindeki terasa vardiklarinda, aşag˘ida Macarlarin iki sira halinde savaşa hazir beklediklerini gördüler. Macar ordusunun başkomutani Pál Tömöri savaş planini tam da - mecazî anlamda - bu 133terasa dayandirmişti. Planina göre, yukaridan düzensiz olarak akin edecek Türklere kisim kisim hücum ederek onlari imha edecekti, zira böylece çok daha büyük Osmanli ordusunun tümüyle çarpişmaktan kaçinabilecekti. Osmanli askerleri bu elverişsiz alanda gerçekten zor ilerleyebildig˘inden Sultan hatta çarpişmayi ertelemeyi kararlaştirdi ve birliklerine karargâha dönmeleri talimatini verdi. Fakat ög˘leden sonra saat üç sularinda, en ön saflardaki Rumeli ordusunu büyük kismi daha yamaçlardan inmekteyken Tömöri hücumu başlatti. Macar kuvvetlerinin Hirvat Ban'i Ferenc Batthyány'nin komutasindaki sag˘ kanadinin süvarileri hücuma geçtiler ve Rumelililerin saflarini dag˘itmayi başardilar. Fakat Macar süvarileri Osmanli topçu mevzilerini ve onlarin arkasinda ilerleyen yeniçerileri yarip geçemediler, bunun üzerine iki yana yön deg˘iştirmek zorunda kaldilar. Ilk başarinin coşkusuyla Tömöri o zaman ikinci Macar kolunu da hücuma geçirdi. Fakat bu arada Anadolu ordusu da savaş meydanina ulaşmişti. Yeniçeriler, hizini kaybeden Macarlarin saflarini korkunç bir kurşun yag˘muruna tuttu. Macar piyadeleri Osmanli saflarina yaklaştiklari zaman artik süvariler esasinda çarpişmayi kaybetmişlerdi. Macarlar tam hezimete ug˘radi, komutanlik diye bir şey kalmadi. Askerler ancak hayatlarini kurtarmaya bakiyor, yapabilenler kurtuluşu kaçmakta ariyordu. Bu arada akincilar daha geride duranlara yandan baskin yaptilar, Macar karargâhini ele geçirerek korkunç bir kiyima giriştiler.
Akşam hava kararmaya başladig˘inda, az önce o kadar umutlu görünen Macar ordusundan en az on beş bin kişi artik savaş meydaninda can vermiş yatiyordu. Hayatini kaybeden yirmi sekiz soylu bey, yedi başpapaz, on bin piyade ve bedbin süvariden başka, aristokrat koruyuculari (ve aralarinda artik ergin yaşa olan Bálint Török) tarafindan hak etmedig˘i şekilde terk edilen Kral da Csele çayi bataklig˘inda bog˘ulmuştu. Arada yag˘mur yag˘maya başladiysa da Türkler yeniden düşman birliklerinin saldiriya geçmesinden çekindiklerinden, gece yarisina kadar atlarindan inmediler. Sultan Süleyman, Macarlarin başka askeri olmadig˘ina, yeni bir 29 Ag˘ustos'un kendisine Macar Krallig˘i karşisinda kesin zafer kazandirdig˘ina ancak o zaman inandi.
Bu olayi ne derecede önemli saydig˘ini, çok daha sonraki bir davranişi kanitliyor. 1543'de başka birçok kaleyle beraber, Macar krallarinin hem taç giydikleri, hem de gömüldükleri Székesfehérvár kentini de işgal etmişti. Ilk Islâm zafer ibadeti dolayisiyla kral mezarlarini da dolaşirken, şaşkinlik uyandiran
*
hoşgörülü bir jestle, Mohács'ta yenilgiye ug˘rattig˘i hasmi II. Lajos'un mezarinin üstüne bezekli bir ipek örtü serilmesi emrini verdi. Belgrad'da hediye ettig˘i kaftanlarla oldug˘u gibi Székesfehérvár'da da bu hediye örtüyle şunu ifade etmek istiyordu: Parlak zaferini alelade kişiler karşisinda kazanmiş deg˘ildi.
*
Sultan Süleyman 1526'da zaferinden yararlanma firsatini kaçirmiş görünüyordu. Gerçi eylülde Budin'e girdi ama, eylülde oradan ansizin geri dönmek üzere yola çikti ve tamamen boyun eg˘miş ülkeyi terk etti. Bu karari ancak ilk bakişta hataliymiş gibi 134geliyordu, fakat aslinda iyice irdelenmiş düşüncelere dayaniyordu. Budin kalesi öyle kötü durumdaydi ki, en yakin Osmanli hattindan yüzlerce kilometre uzakta olan bu kalede savunma kuvveti birakmak düpedüz kumar oynamak olurdu. Öte yandan Sultanin yakin dostu sadrazam Ibrahim paşa zaferlerin etkisiyle daha da cüretkâr yeni bir konsepsiyon oluşturmuştu. Zaten çökmüş olan (ve artik imparatorlug˘un parçasi sayilan) Macaristan'in işgaliyle ug˘raşmaya deg˘meyeceg˘i görüşündeydiler. Bunun yerine dog˘rudan dog˘ruya komşu büyük devlete, Macar kirali da ilân edilen Ferdinánd Habsburg'a karşi cephe alacaklardi ve onu da ezip geçtikleri takdirde, yeni bir sefere gerek kalmadan Macaristan âdeta kendilig˘inden, olmuş armut gibi ellerine düşecekti. Batiya dog˘ru ilerleyen ordularinin sefer yolunu güvence altina almak ve ihtiyaçlarini karşilamak amaciyla, Türkler'den yardim isteyen János Szapolyai ile anlaştilar. Fakat aslinda, Osmanli seferlerinin başarisindan hemen sonra onu dişlamayi düşünüyorlardi. Viyana'yi ele geçirmek için başlatilan 1529 ve 1532 yili seferleri sirasinda, Sultanin kendi kuvvetlerini aşiri abarttig˘i anlaşildi. Osmanli ordusu eşsiz bir başari göstererek Avusturya sinirina, daha dog˘rusu Viyana'ya kadar ilerledi ama, merkezden böylesine uzak mesafelerde sonuç verecek sürekli askerî operasyonlari gerçekleştirebilecek durumda deg˘ildi. Şu da 1532'de açiklik kazandi ki, Habsburglar, Osmanlilarin esas topraklarini tehdit etmesi halinde Alman imparatorlug˘una dayanarak gerekli kuvvetleri seferber edebilecek yetenekteydi. Üstelik batidaki başarisizliklarindan az sonra Osmanli devleti Iran ve Akdeniz cephelerine muazzam kuvvetler göndermek zorunda kalmişti. Bunlardan ötürü Osmanlilar Macaristan'da Türk dostu Szapolyai yönetimini gene de korudular ve gerçekte karşit kral Ferdinand'in ülkenin bir kisminda hükümdarlig˘ini sürdürmesini geçici olarak kabullendiler.
*
Fakat 1530'lu yillarin sonlarinda, Macaristan'da artik hiçbir bakimdan sag˘lam olmayan bu ikircil iktidar strüktürünü devam ettirmeye deg˘meyeceg˘i Osmanli sarayi için açiklik kazandi. Ülkenin bati kesiminde Ferdinánd Habsburg'un iktidari sag˘lamdi; Szapolyai'nin ise Osmanlilara bag˘imli topraklari önemli ölçüde artirabilecek güçte olmadig˘i kanitlandi. Macaristan'da etkili bir „Türk partisi” yaratmayi ve ülkenin kuvvet kaynaklarini Osmanli ordusunun hizmetine vermeyi başaramadilar. Bunun içindir ki 1530'lu yillarda, feodal Macaristan'a „yardim edilmesinin”, onun „korunmasinin”, burayi bir Osmanli eyaleti yapmaktan çok daha pahaliya mal oldug˘unu öne sürerek, bir an önce dog˘rudan dog˘ruya işgal edilmesini isteyenler giderek artti. Kral János ölünce (22 Temmuz 1540) ve kral Ferdinánd da Budin'i almak için (1540 sonbaharinda) ordu gönderince Osmanli hükümeti, Szapolyai'nin idaresindeki ülke kesiminin sinirli olan özerklig˘ine de son vermeyi kararlaştirdi. Ayni zamanda, Budin'i istilâ etmeyi, ülkenin orta ve dog˘u kesimini imparatorlug˘a ilhak etmeyi, Macar başkentinde bir ileri mevzi kurmayi ve ikmal yollarini kisaltarak gelecek yillarda tekrar Viyana'yi ele geçirmeyi denemeyi planladi.
Sultan Süleyman bu plani 1540'tan itibaren danişikli dövüşle gerçekleştirmeye çalişti. Küçük bebek János Zsigmond'u görünüşte Kral János'un varisi olarak kabul etti ve yilda yirmi beş bin altin Forint vergi karşilig˘inda babasinin topraklarini ona birakti. Ayni zamanda, güya yeni kralin iktidarini sag˘lamlaştirmak amaciyla bir sonraki yazin bizzat 135Macaristan'a ordu göndermeyi vadetti. Vaadini vurgulamak amaciyla Lehistan kralina János Zsigmond'u desteklemesi çag˘risinda bulundu; Macaristan'da ve Erdel'de Szapolyai partisini bölmeye çalişanlara sert bir biçimde karşi çikti (örneg˘in ülkenin bütününden ayrilacak Erdel'in başinda „Romen” türünde, vesayet altinda bir hükümdar olmayi pek isteyen István Maylád'i esir aldi).
Bir sonraki yil yazin ordularinin başinda Macaristan seferine çikan Sultan Süleyman, yeni kralin egemenlig˘ini sag˘lamlaştirmak amacini güttüg˘ünü sonuna kadar vurguladi. Ferdinand'in kuvvetleri tarafindan kuşatilmiş olan ve Szapolyai yandaşlarinin önderleri l György Fráter (Martinuzzi) ile Bálint Török'ün yönetiminde savunulmakta olan Budin'i kurtarmak amaciyla oraya takviye kuvvetler gönderdi. Macar-Türk müttefik kuvvetleri 1541 Ag˘ustos'unun 21'i ile 23'ü arasinda Gellért tepesi etrafinda geçen kanli çarpişmalarda kuşatma kuvvetlerini bozguna ug˘ratti. Sultan Süleyman 26 Ag˘ustosta Budin'e vardig˘i zaman artik yapacak bir şeyi
*
kalmamişti ve kentin kurtaricisi rolünü rahatlikla üstlenebiliyordu. Karargâhini Óbuda'da (Eski Buda) kurdu ve sanki Viyana'ya karşi sefere hazirlaniyormuş gibi davrandi. Halbuki uzmanlarinin daha bir hafta önce kâg˘ida döktükleri görüşe göre, Osmanli kuvvetleri başkenti ve ülkenin dig˘er birçok önemli merkezini işgal edecek (böylece Erdel de dahil olmak üzere ülkenin orta ve dog˘u kesiminin ele geçirilmesinin sag˘layacak) ve Szapolyai yandaşi önderlerin hepsi yakalanacakti. Fakat Óbuda'da yapilan danişmalarda Sultan Süleyman planin birkaç maddesini deg˘iştirdi. Önderler arasinda yalniz en'tehlikeli buldug˘u Bálint Török'ü devreden çikarmayi kararlaştirdi (böylece Bálint Török, Sultan Süleyman'in 29 Ag˘ustoslarinda (!) üçüncü kez önemli bir yer almiş oluyordu). Ayrica geçici olarak, yani Viyana'nin hesabim görene kadar, Erdel'in János Zsigmond'a (aslinda vasisi György Martinuzzi'ye); Temesköz'ün ise Szapolyai'nin eski sirdaşi Péter Petrovics'e emanet edilmesi kararim aldi. Bu arada 28 Ag˘ustos'da Budin kalesinde bulunan dul Kraliçe Izabella'ya, küçük veliahdi görmek istedig˘ini, bu nedenle kendisine göndermesi için bir mesaj yolladi. Bu saygi ziyareti sirasinda çocuk Krala eşlik eden Macar maiyetini, Gárdonyi'nin romaninda etraflica anlatildig˘i biçimde yakaladilar. Bunlar olurken, yeniçerilerle kapikulu birlikleri sanki kaleyi gezmeye gelmişlermiş gibi davranarak gizlice Budin'i işgal ettiler. Böylece, her üç 29 Ag˘ustos'un da sorumlusu Bálint Török, ölünceye kadar Türklerin esiri oldu; Macar krallik başkenti ise bir Osmanli vilâyet merkezi, yüz kirk beş yil boyunca Macaristan'da Türk hâkimiyetinin başkenti oldu.
Her ne kadar yazili kaynaklarda sözü edilmiyorsa da, anlattiklarimizin işig˘inda, Sultan Süleyman'inin büyük oyunu bilerek 29 Ag˘ustos'a zamanladig˘i kuşku götürmez. Gerçi Müslümanlarin takvimi başka temele dayaniyordu ama, Türk devlet idaresinde Hristiyanlarin takvimi bilinmiyor deg˘ildi, hatta bazi unsurlari kismen kullaniliyordu da. Örneg˘in vergilendirme ve muharebe günlerinin, Hizirilyas (Aziz Georgius) ve Kasim (Aziz Demetrius) günleriyle bir sira bag˘lantisi vardi. Vaftizci Yahya'nin kafasinin uçuruldug˘u 29 Ag˘ustos günü de onlar için bilinmiyor deg˘ildi. Bu Hristiyan azizine Müslümanlar da büyük saygi gösteriyorlardi ve mezari Şam'da kendisine vakfedilen
136kilisenin sonradan deg˘iştirilmesiyle kurulan büyük Emevî camiinde bugün de korunmaktadir. 1453'ten sonra Vaftizci Yahya'nin sag˘ kolu ile kafatasi (birçok mukaddes Hristiyan emaneti ve Bizans imparatorlug˘u amblemi ile birlikte) Istanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet'in hazinesine alindi. Kayitlara
*
göre, bu kutsal emanetler önünde hayranlig˘inin ifadesi olarak Fatih Sultan Mehmet zaman zaman mum yakardi. Gerçi og˘lu II.Bayezit politik düşünceler nedeniyle Vaftizci Yahya'nin elini 1484'te Rodos şövalyelerine hediye etmişti ama, şövalyeler bunu, kendilerini yenilgiye ug˘ratan Sultan Süleyman'in izniyle 1523'te beraberlerinde Kibris'a götürdüler. (Adanin 1571'de Osmanlilar tarafindan işgal edilmesinden sonra bu kutsal emanet Osmanli saltanat hazinesine geri götürüldü ve bugün de orada görkemli anilar arasinda görülebiliyor.) Bizans hükümdarlarinin geleneklerini dikkate alan ve hatta bunlarin birçok unsurunu yaşatan sultanlar herhalde şunu da biliyorlardi ki, Vaftizci Yahya'nin parmaklarinin bulundug˘u kutsal emanet mahfazasi Bizans imparatorlarinin taç giyme törenleri sirasinda kullaniliyordu.
Sultan Süleyman Budin'e vardiktan sonra işgale hazirlanirken, Hristiyan takviminin hangi tarihi gösterdig˘inin kendisine bildirildig˘ine ve o zaman 1521 ve 1526 yillarinin 29 Ag˘ostos'larinin aklina gelmiş oldug˘una kesin gözle bakabiliriz. Yirmi yil önce başlattig˘i teşebbüsü nihayet zirveye ulaştiracak olan eyleme, ilk büyük zaferleri kazandig˘i tarihe eş düşen ve Hristiyan azizin kafasinin uçuruldug˘u gün girişmesi, böylelikle kâfir Macarlari daha bir aşag˘ilamayi düşünmüş oldug˘u âdeta kendilig˘inden anlaşiliyordu. Bu sonucu çikarmak, büyük fatihin sembolik biçimde politika yapmaya sicak baktig˘ini bildig˘imiz için de kuvvetle olasidir. 29 Ag˘ustos 1541, bu ünlü tarihler dizisinde artik üçüncüsü oldug˘undan, Sultan Süleyman'da ister istemez bütünleşme, tamamlama duygusu uyandirmiş olsa gerek.
29 Ag˘ustos'un sihirli gücünden yalniz Sultan Süleyman deg˘il, halefleri de pay almaya gayret ettiler. Üçüncü büyük zaferden 145 yil sonra 1686 yili Ag˘ustosu'nda Budin'in Osmanli muhafizlari eşi görülmemiş bir biçimde sikiştirilmişlardi. O yilin 18 Haziran'mdan beri muazzam Hristiyan ordusu kaleye olag˘anüstü azimle hücum ediyordu. Ag˘ustosun son günlerinde artik kale surlarinin önemli kismi harap olmuş, aslinda 10 bin kişilik muhafiz birlig˘inde asker sayisi iki bine düşmüş ve yok olma tehlikesiyle yüz yüze gelmişti. Sadrazam Süleyman (kaderin cilvesine bakin, tam da Sultan Süleyman'in adaşi) daha haftalarca önce kurtarma birlig˘iyle Budin'e gelmiş, fakat muhafizlari ag˘ir yükten kurtarmayi ve kaleye takviye kuvvetlerini sokmayi amaçlayan bütün denemeleri suya düşmüştü. Türklerin tek bir umudu kalmişti, o da 29 Ag˘ustos idi. Bu parlak günün sabahinda şafak sökerken, her biri 3 bin atlidan oluşan iki yeniçeri süvari birlig˘i, kuşatmayi yarip palankalari aşarak, artik neredeyse mahvolacak kale muhafizlarina yardim ulaştirmak için akina geçti.
*
137Fakat, ömür boyu alacaklari ulufe umuduyla üstlendikleri bu gözü pek teşebbüsleri kötü sonuç verdi. Zira, Hristiyanlarin yog˘un saflari, binlerce at arabasi ve her taraftan hücum eden süvari birlikleri arasindan geçebilmek imkânsiz oldug˘undan, ancak birkaç asker Viziváros semti tarafindaki duvari tirmanarak aşmayi başarabildi.
Dört gün sonra, 2 Eylül'de, „Islam'in sag˘lam bendi” Budin düştü, kisa süre sonra Macaristan'daki Türk hâkimiyeti de ebediyen sona erdi. Kim bilir, 1686 yilinin ug˘urlu günü 29 Ag˘ustos Türklere gerçekten ug˘ursuzluk deg˘il de ug˘ur getirseydi, belki de her şey bambaşka olurdu.
(Türkçesi: Yilmaz Gülen)

 

 

Arcanum Újságok
Arcanum Újságok

Kíváncsi, mit írtak az újságok erről a temáról az elmúlt 250 évben?

Megnézem

Arcanum logo

Az Arcanum Adatbázis Kiadó Magyarország vezető tartalomszolgáltatója, 1989. január elsején kezdte meg működését. A cég kulturális tartalmak nagy tömegű digitalizálásával, adatbázisokba rendezésével és publikálásával foglalkozik.

Rólunk Kapcsolat Sajtószoba

Languages







Arcanum Újságok

Arcanum Újságok
Kíváncsi, mit írtak az újságok erről a temáról az elmúlt 250 évben?

Megnézem